IoT - NESNELERİN İNTERNETİMakaleler

Endüstriyel IoT Platformları ve Yeni İş Modellerinin Geliştirilmesi

0

Ömer Gazimihal

Önceki yazımızda Endüstriyel IoT Platformu’nun özelliklerini ve avantajlarını ele almıştık. Yazı dizimizin bu bölümünde ise Endüstriyel IoT Platformları ve yeni iş modellerinin geliştirilmesi konusuna açıklık getireceğiz…

Endüstriyel IoT Platformları’na yönelmiş şirketlerin karşılaştıkları en büyük zorluklardan bir tanesi de IIoT tabanlı iş modeli geliştirmek oluyor. Ancak bu noktada vurgulamamız gereken nokta; yeni iş modellerinin geliştirilmesi ve şirket kültürü ile adaptasyonunun imkansız olmaması. Bu konuya dair ise iki temel yaklaşım bulunuyor:

Mevcut portföyde büyüme: Bu yaklaşım, özellikle makine mühendisleri için önemli bir yaklaşımdır çünkü IIoT uygulamaları, ürünün kalitesini ve istikrarını artırırken teslimat sürelerini ve pazara sunma süresini etkin bir şekilde kısaltmaya yardımcı olabiliyor. Bu faydalar ise genellikle dijitalleştirilmiş kapsamlı “öngörücü/kestirimci bakım” sağlandığında geçerli oluyor. Öte yandan, büyük işletmeler zaten doğrudan büyümeyi tetikleyen unsurlar olarak dijitalleştirilmiş kullanım başına ödeme iş modellerini kullanıyor ve müşterilerine sunuyor. Müşteriler ise yalnızca verimli bir endüstriyel çözüm için ödeme yapar (makine için değil), böylece yüksek ilk yatırım maliyetlerinden tasarruf eder ve artan genel sistem verimliliğinden kar elde eder.

Yenilikçi dönüşümler: Bununla birlikte, daha kapsamlı bir yaklaşımı da gözden kaçırmamak gerekiyor: Tamamen yeni hizmet veya yazılım ürünleri gibi yıkıcı bir yeniliğin geliştirilmesi. Örneğin; Almanya’da şu an teknoloji verileri için sanal bir pazar geliştiriliyor; bir makine kullanım için özel verilere ihtiyaç duyduğunda bunu otomatik olarak bulut aracılığıyla elde edebileceği bir altyapı. Benzer şekilde, cihazlarının farklı kullanım özelliklerini gelecekte ayrı olarak satacak olan bir robot üreticisinin örneği de hayli ilginç çünkü robotların kendileri değiştirilebilir bir standart ürün haline gelecek.

Tüm bu durumlar, uygulamaya gelecek vadeden bir çerçeve sağlayabilecek uygun bir iş modeli gerektiriyor. Bu iş modeli ise şirketlerin izole edilmiş yalnız kurtlar olarak başarabileceği bir görev değil. Tam tersine, dijitalleşme bir ekip çalışmasıdır ve şirket sınırlarının ötesine uzanır. Uzmanlar, burada büyük bir şirketler topluluğunun bile iş birliği yapabileceği kapsamlı yenilikçi iş modellerine dikkat çekiyor. İş modelini geliştirirken bilimsel yöntemleri takip etmek de oldukça önemli. İki ortak paydada buluşan takım çalışması ve açıklık, gerçekten radikal düşünmeyi gerektiriyor. Bu bağlamda, bilgelik taşa yazılmaz; bunun yerine, anlayışları değerlendirilen ve gerekirse tekrar tekrar düzeltilmesi gereken bir “onaylanmış öğrenme” vardır.

IIoT Uygulamaları ve Platformları ile İlişkili Zorluklar

İş modeli oluşturulduktan sonra, IIoT çözümlerini oluşturmayla ilgili teknik zorluklara bakmanın zamanı geldi. İlk olarak merkezi yönetim mimarisi; makineler, sistemler ve cihazlar arasında kapsamlı bir bağlantı oluşturmanın yanı sıra, her şeyi içine yerleştirirken aynı zamanda istikrarlı, net ve hızlı bir mimaridir. İkincil faktörler özellikle çok önemli bir rol oynar çünkü çok sayıda merkezi “oyuncu” söz konusudur. Veri aktarımı, protokol oluşturma ve dönüşümün nihayetinde bir IIoT uygulamasına işlenmesi ise çok net yapılar gerektirir.

Öte yandan, hiçbir fabrikanın birbirine benzemediğini hatırlatmakta fayda var: Üretim tesisi tam otomatik mi yoksa ağırlıklı olarak yarı otomatik süreçleri var mı? Kullanılan makinelerin çoğu benzer süreçlere ve arayüzlere sahip mi yoksa her biri ayrı ayrı tasarlanmış benzersiz bir ürün mü? Bu ve benzeri sorular, Endüstri 4.0 ağlarının nasıl kurulacağını etkiliyor.

Makinelerin 30 senelik eski makineler olduğu ve herhangi bir OPC-UA sunucusunda (Açık Platform İletişim Birleşik Mimarisi) kullanılamadığı durumlar da sıklıkla karşılaşılan bir sorundur. Burada iletişim, veri alışverişi ve veri aktarımı için bir dizi standardın yanı sıra veri yapısı, arayüzler ve güvenlik mekanizmaları karşımıza çıkıyor. 1996 gibi erken bir tarihte ortaya çıkan Orijinal OPC spesifikasyonu, 2006 yılında OPC UA’nın ilk versiyonunun yayınlanmasıyla ileriye doğru çok önemli bir adım attı çünkü makineler verileri artık sadece taşımıyor. Veriler aynı zamanda makine tarafından okunabilir biçimde de açıklanıyor. Bu şekilde OPC UA, çeşitli üreticilerin ürünleri arasında iletişimi sağlıyor. Bu iletişim ise kapsamlı bir şekilde kontrol edilen akıllı fabrikanın temel taşı oluyor.

“Eski” Makineler – Ne yapılabilir?

Bu arka plana atılmış eski üretim ortamlarında IIoT yaklaşımları oluşturmak gerçekten mümkün mü? Programlanabilir mantık kontrolü (PLC) kullanan birçok makine ve sistem kullanıldığı için bu sorunun cevabı neyse ki “evet”. Bir dizi zorluklarla makinelerin dilleri OPC-UA standartlarına çevrilebiliyor. Burada ayrıntılı pratik bilgiye sahip uzmanlara ihtiyaç duyuluyor ancak yine de bu, yalnızca orijinal PLC programlarına erişimin olduğu zamanlarda mümkün oluyor. Bu noktada ise iki zorluk bulunuyor: PLC üreticisi ile birlikte çalışmak ve tüm bu sürecin maliyet yaratması.

Diğer bir seçenek de IIoT için ideal şekilde donatmak üzere eski makinelere yeni sensörleri entegre etmekten geçiyor. Son birkaç yılda, birkaç üretici OPC UA aracılığıyla bulutla iletişim kuran Endüstri 4.0 uyumlu sensör çözümleri geliştirdi. Buradaki her yol da bizi makineler için bir “dünya dili” olarak kabul edilen OPC UA’ya götürüyor. 

Tüm bunlara rağmen, yine de önümüzdeki uzun bir yolun başlangıcındayız. Zamanla, bu uluslararası standartlaştırılmış bilgi mimarisi, kullanıcıların gelecekte bir makine tipi için bilgi modelini kapsamlı bir şekilde “anlamalarını” sağlayacak ancak ilgili tüm özelliklerin formüle edilmesi yıllar alacaktır. Bir sonraki yazımızda da verinin büyüklüğü ve bulut teknolojisinin IIoT çözümleri oluştururken bize sunduğu esneklikten bahsedeceğiz.

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up