Köşe Yazıları

Mega trendler büyük fırsatlar sunuyor

0

Dünyayı en doğusundan en batısına kadar etkisi altına alan ve farkında olanlar için geleceğe ilişkin bugünden ciddi ipuçları veren mega trendler aynı zamanda büyük fırsatlar da sunuyor. Özellikle de araç teknolojilerinden kaynaklanan kısmında görüyoruz bu fırsatı. Eğer bu fırsatı doğru kullanabilirsek, ki biz TOGG olarak bu amaçla yola çıktığımızı her platformda dile getiriyoruz, geleceğin Türkiye’sinde yollarda sadece kendi markamızı taşıyan bir otomobil değil, bundan çok daha fazlasının olacağını bugünden söyleyebilirim.

Tam bu noktada bütün bu gelişmeleri tetikleyen ve 2022 yılından itibaren mobilitenin dönüşümünü başlatacak olan 3 büyük alandaki mega trendin de neler olduğunu belirteyim;

1) Teknoloji alanında

Araçların dönüşümü

-Elektrikli

-Otonom

-Ağ bağlantılı

2) Sosyal alanda

-Akıllı ev, bina, şehirler

-Paylaşım ekonomisi

-Ofis dışına çıkan çalışma hayatı

3) Yasa koyucular alanında

-Korumacılık

-Çevre emisyon standartları

Mobiliteyi dönüştüren söz konusu trendlerin yansımalarını şöyle özetleyebilirim:

Teknoloji alanındaki dönüşüm ve batarya teknolojilerinde elde edilen gelişmeler elektrikli araçları satın alınabilir hale getirdi. Dolayısıyla içten yanmalı motorları olan otomobiller ürün yaşam eğrisinde olgunluk seviyesine ulaştı ve sandığımızdan daha kısa bir süre içinde tamamıyla elektrikli, otonom ve ağa bağlı hale gelecekler.  

Bunun sonucunda da günümüzde ev ve ofis arasında kullanılan ama önemli ölçüde zaman kaybı yaşatan otomobil, ev konforu, ofis pratikliği ve günümüzde olandan çok daha ileri bir sürüş güvenliği sunarak, üçüncü bir yaşam alanı haline dönüşecek.

Bu yeni yaşam alanıyla onun yaratacağı eko sistem, 2035 yılına gelindiğinde otomotiv endüstrisinde ortaya çıkan kârdan alınan payların oranlarını da hızla değiştirecek.  

Sektördeki rekabetin temelinde, bu üçüncü yaşam alanının paylaşılması var. Bugün bir Google, Apple ve Amazon’un bu konulara ilgisinin nedeni de işte bu yeni yaşam alanı.

Otomotiv endüstrisinin 2017 yılında dünya çapındaki cirosu 3,7 trilyon dolardı. Bu rakamın 2035’te 5,7 trilyon dolar olması öngörülüyor. Ciro büyüyecek ama bugün sektörde oluşan kârın yüzde 99’unu alan klasik otomobil üreticileri, 2035 yılındaki kârın ancak yüzde 60’ına sahip olacaklar. Diğerlerinin, yani yeni mobilitenin kârdan alacağı payı ise yüzde 1’lerden, yüzde 40’lara yükselecek.  O tarihte 155 milyar dolar hacme ulaşacağı tahmin edilen bu yüzde 40, tamamıyla, henüz ortaya çıkmamış ürünler veya iş modelleri yani ekosistem tarafından paylaşılacak.

Bu etkileşimden de birçok iş imkânı doğacak. Bugünün harita bazlı, paylaşım fikrine dayalı, iş fikri üreten pek çok startupı, gelecekte mobilite endüstrisinin en fazla kazananları haline gelecek.

Yani, otomobili akıllı binalar, evler, fabrikalar, ulaşım, enerji, şehir ve akıllı diğer otomobillerle bağlantılı hale getiren iş modellerinin tamamı mobilite ekosistemini oluşturacak. Büyük şehirlerde trafik yönetimi, güvenlik, şebeke ve şarj altyapısı yönetiminin oluşturduğu enerji yönetimi, Robo-taxi, robo-shuttle, mikro mobilite, talep üzerine ulaşım, intermodal ulaşım gibi iş modelleri ortaya çıkıp, büyüyecek.

Gerek ekosistemin ortaya çıkardığı araç ve hizmetler, gerekse tamamen elektrikli araçlarla birlikte hayatımıza girecek yeni ulaşım anlayışı, ulaşım esnasındaki beklentilerimizi de tamamen en baştan tanımlayacak.

Günlük hayatımızda şu tür örnekler yaşayabileceğiz mesela: Sabah aracınıza evinizden çıkıp işyerinize geldiniz ve aracınızı park ettiniz. Aracınız yanınızdaki araç sahibiyle müzik zevkinizin aynı olduğunu bilecek, yandaki araçla iletişime geçip müziklerinizi paylaşacak ya da yandaki aracın batarya seviyesinin düşük olduğunu görüp enerji transferi yapacak. Belki de işte olduğunuz sürece boş duran evinizdeki park yerini eve dönene kadar kiraya verebilecek, elektrikli otomobilinizin yolculuk sırasında ürettiği tüm sürüş bilgilerini bu konuyla ilgili mühendislik firmalarına satabileceksiniz. Bütün bunları yaparken de gerek güvenlik gerekse ödeme için ‘block chain’ teknolojilerini kullanabileceksiniz.

Teknoloji alanındaki dönüşüm sosyal alanı da ister istemez tetikleyip akıllı şehirlerle beraber şehircilik mevzuatında da ciddi değişikliklere neden olacak. Akıllı şehirleri, akıllı ve otonom araç park sistemlerini, akıllı ve bireysel ulaşımla bütünleşmiş toplu ulaşım sistemlerini, paylaşımlı ulaşım sistemlerini önümüzdeki yıllarda çok daha fazla duyar hale geleceğiz. Sadece duymakla kalmayıp, kullanmaya da başlayacağız.

Bütün bu gelişmelerin hızlıca hayata geçmesini sağlayacak son mega trend ise ülkelerin çevre politikaları ve korumacı yaklaşımları olacak. Peki, bunu önemseyen ülkeler nasıl yapıyor diye baktığımızda, en sistemli, en derinden ve en sessiz yapan ülke olarak Çin çıkıyor karşımıza. Çin’de önümüzdeki 10 yılda bu konuda yapılacak olan yatırımların 136 milyar dolardan fazla olacağı tahmin ediliyor.

Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’nun “otomobilden daha fazlasını yapmak üzere yola çıktık” iddiasının içini de işte bu gerçeklerle dolduruyoruz.

PEKİ, TÜRKİYE BU MEGA TRENDİ YAKALADI MI, KENDİ PAYINI ALABİLECEK Mİ?

Türkiye belki son vagona bindi ama bu fırsatı kaçırmadı. Çünkü özellikle elektrikli otomobil pazarında oyunun kuralları ve oyuncular yeni belirleniyor. Yani start henüz verilmedi ve Türkiye de yarış başlamadan, çizgideki yerini almayı başardı.

Türkiye’nin otomobili ve etrafında oluşacak ekosistem ülkemize sadece dış ticaret açığı, cari açık ya da istihdam konularında değil, aynı zamanda dünya çapında yeni fikir ve teknolojilerin ortaya çıkması, yaşama ve yayılma şansı bulması konusunda da büyük katkı sağlayacak.

Bu konuyu da sonraki yazılarda ele almak üzere, şimdilik hoşça kalın.

 

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up