YÖN VEREN LİDERLER

Yerli girişimlerde ürün ve markalaşmaya odaklanmalıyız

0

TGBD Yönetim Kurulu Başkanı Faruk İnaltekin: “Teknolojiye dayalı ekonomik dönüşümün gerisinde kalmamak için Ar-Ge ve yenilikçi iş birliği kültürü ile beraber ürün ve markalaşma vizyonu geliştirmeliyiz.”

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden 2007 yılında mezun olan Faruk İnaltekin, ODTÜ Teknokent yönetici şirketinde Üniversite-Sanayi İş Birliği Uzmanı olarak kariyerine başladı. Devamında, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanlık Danışmanı, TAI – Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş.‘de Alt Sözleşme Yöneticisi gibi görevlerde bulundu. 2013 yılında Bilkent CYBERPARK’a Girişimcilik, İş Birliği ve Teknoloji Transfer Birimi Direktörü olarak katılan İnaltekin, Ekim 2016’dan bu yana da Bilkent CYBERPARK Genel Müdürlüğü görevini yürütüyor.

Aynı zamanda Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD) Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini 5 yıldır yürüten Faruk İnaltekin’in, DEİK Dijital Teknolojiler Konseyi Yönetim Kurulu Üyeliği ve UNESCO Türkiye Kültürel İfadelerin Çeşitliliği İhtisas Komitesi Üyeliği bulunuyor. 2018-2022 yılları arasında dünya çapındaki teknoparkları aynı çatı altında buluşturan Uluslararası Teknoparklar Birliği’nin (IASP – International Association of Science Parks) yönetim kurulunda da yer alan İnaltekin ile teknoparkları ve yerel girişimlerin dünya markası olması için neler yapılması üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…

TGBD ne tür çalışmalar ve faaliyetler yürütüyor?
TGBD – Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği, ülkemizde teknoparkların tek çatı kuruluşudur. Şunu da ayrıca özetlemek isterim: “Teknoloji Geliştirme Bölgesi” ülkemizde resmi olarak kullandığımız, kanunda yer alan isim. Ancak günlük hayatta, özellikle kısa olması sebebiyle “teknopark, teknokent” gibi isimleri kullanıyoruz. TGBD; Türkiye’deki teknoparklar arasında bilgi ve deneyim paylaşımı için ortak bir platform oluşturmak, Ar-Ge ekosistemindeki paydaşlar arasında iş birliği kurarak ekosistemin gelişimini desteklemek ve daha ileri bir seviyeye taşımak amacıyla 2010 yılında kuruldu. Teknoparkların işletimi ve yönetimi konusunda standartları belirlemek, onların niteliğini ve performanslarını artırmak amaçlı aktiviteler yapmakta, ülkemizde Ar-Ge ve teknoloji politikalarının belirlenmesi ve uygulanması konusunda görüş ve öneriler paylaşmaktayız. Kamu, sanayi ve üniversiteler arasında iş birliğini güçlendirmek ve toplumun teknoloji konusunda duyarlılığını artırmaya yönelik çalışmalar yapmaktayız. Hem teknoparkları hem de teknoparklarda yer alan girişimcileri geliştirme, toplumda ve kamu otoritelerinde teknolojinin gelişiminin ve Ar-Ge’nin önemine ilişkin farkındalığını artırma amacıyla eğitim, toplantı, seminer ve çalıştay gibi ortak aktiviteler düzenlemekte, ulusal ve uluslararası projeler yürütmekteyiz.

Teknoparkların aynı çatı altında toplanıyor olması hem dünyada hem de ülkemizde sizce neden önemli? Bu geniş ağ, özellikle Türkiye ve girişimciler için ne tür fırsatlar yaratıyor?
Aynı amaca yönelik çalışan yapıların bir çatı altında olmasının en temel faydası bilgi ve tecrübe paylaşımının yapılmasıdır. Teknoparkların aynı çatı altında toplanıyor olması; birbirleri arasında etkileşimin sağlanması, edinilen tecrübenin ya da iyi uygulama örneklerinin diğer teknoparklar ile paylaşılması, ulusal ve uluslararası gelişmelerden haberdar olunması, ilgili yasa ve mevzuatların birlikte takip edilip yorumlanması ve bunları etkili/doğru bir şekilde uygulamaya geçirebilmek için ortak aksiyonların planlanması gibi konularda oldukça fazla değer yaratmaktadır.

Yukarıda saydığımız tüm bu aktiviteler ve paylaşımlar hem teknopark yönetimlerinin gelişimi hem de bünyesinde yer alan girişimcilerin gelişimini direk etkilemektedir. Teknopark yönetici şirketlerine ve girişimcilere sunduğumuz katma değerli hizmetler sektörel dinamiklerin getirdiği yenilikler doğrultusunda sürekli olarak desteklenmekte. Bu kapsamda, tarafımızdan her yıl çeşitli içeriklerde eğitim ve seminerler düzenlenmekte, yürütülen programlarımızı ekosistemin gelişimi için tasarlamaktayız.

Dünyanın herhangi bir yerindeki fuarın ya da bir pazarlama fırsatının bir kaynaktan tüm teknopark firmalarına duyurulması ve ilgili girişimcilerin haberdar edilmesi oldukça önemlidir. Yine benzer şekilde girişimcilerin ihtiyaçlarına yönelik olarak düzenlenen bilgi günleri, eğitimler nitelik artırma anlamında kritik konulardır.

Teknoloji geliştirme ve ihraç etme noktasında sizce Türkiye’nin artıları/eksileri neler? İleride bunu daha da başarılı kılmak için nasıl bir yol haritasına ihtiyaç var?
Ülkemize en geniş çerçeveden baktığımız zaman; Ar-Ge anlamında oldukça ciddi bir ortam oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu durum girişimciler tarafında farkındalığın olması, devlet tarafında ise teşviklerinin bu yönde yoğunlaşması olarak açıklanabilir. Ancak bizim hem teşvikler hem girişimcilerin yaklaşımı hem de halk/kullanıcılar olarak en temel eksikliğimiz pazarlama ve marka çıkarmak. Saydığım bu 3 unsurun da farklı konuda gelişim alanları mevcut. Teşviklerimiz Ar-Ge’ye yoğunlaşırken, pazarlama noktasına geldiğimiz zaman azaldığını görmekteyiz. Girişimcilerimiz teknik olarak çok iyi olmakla birlikte çok iyi bir ürün yaptıkları zaman otomatik olarak başarılı olacağını düşündüğü için pazarlama tarafını eksik bırakmakta. Kullanıcılar (bireysel ya da kurumsal) ise gerek marka algısı gerekse güvenirlik gereği kendi girişimcilerimizin ürünlerinden öte, piyasada daha önceden beri var olan (ki genelde çoğu yabancı) ürünlere yöneliyorlar.

Firmaların doğru iş planı oluşturma, nitelikli personel/takım kurma ve yaşadığı finansal zorluklar en temel proje geliştirme aşaması sıkıntıları diyebiliriz. Bununla birlikte yukarıda da ifade ettiğim gibi teknolojik ürün üreten firmalar ticarileşme aşamasında yerelde ve globalde ya konuyu ihmal ediyor ya da zorlanıyor.

Teknolojiye dayalı ekonomik dönüşümün gerisinde kalmamak için devletin teşvik ve yönlendirmesinin yanında, üniversitelerin, araştırma merkezlerinin, sanayicilerin ve STK’ların da aktif bir şekilde üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiğini görüyoruz. Ar-Ge ve yenilikçi iş birliği kültürü ile beraber ürün ve markalaşma vizyonu geliştirilmesi gereken alanlar olarak sıralayabiliriz. Bunun yanı sıra kodlama, yazılım geliştirme, dijital okur yazarlığa yönelik ortaokulda lisede başlayan eğitim çalışmaları ile teknoloji geliştirebilecek nitelikli iş gücü kaynağının çekirdekten yetiştirilmesi önemli. Nitelikli Ar-Ge personeli, nitelikli teknolojik ürünlerin üretilmesini ve beraberinde ekonomik kalkınmayı getirecektir.

Sürdürülebilirlik, çağımızın en önemli konularından birisi ve şirketlerin bu konuda yoğun çalışmalarını görüyoruz. Peki yeni girişimler ilk anda “yeşil girişim” olarak doğabilir mi? Bu konuda sizce hukuksal ve stratejik olarak neler yapılabilir?
Yeşil Girişim; düşük karbon kullanımı, yenilenebilir kaynaklar, geri dönüşüm, kaynak verimliliği ve tasarrufu gibi kavramlara vurgu yapan, doğal ve çevreye saygılı ürünler geliştirerek bir sektörde yeni bir girişimde bulunabilen veya mevcut girişimini yeşil standartlara uyarlanabilen girişimler olabilir. Dolayısıyla bir girişim elbette ilk anda yeşil girişim olarak doğabilir. Bu yukarıda saydığım çerçevede bir vizyon ile başlaması bunu sağlar. Ancak henüz bu konular ile ilgili farkındalığımız az olduğu için bu girişimlerin sayısı ve bu girişimlere yapılan yatırımların sayısı az iken bu girişimlerin hayatta kalma oranları da oldukça düşük.

Girişimciler yeşil Ar-Ge faaliyetleri geliştirirken elektrik, su ve atık yönetimi gibi kaynak verimliliklerini iyileştirmeleri, yeşil geçiş planlarını benimsemeleri, yeşil sürdürülebilirliğin uluslararası entegrasyonunu kolaylaştırmak için ISO-14067 ve bunun gibi yeşil ürün sertifikasyon süreçleri farkındalık yaratacaktır. Bunun yanı sıra, Avrupa Yeşil Mutabakatı, SKDM-CBAM olarak da kısaltılabilen Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması, Döngüsel Ekonomi Eylem Planı gibi AB ürün direktiflerine uyum sağlamaları, T.C. Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın dikkate alınması değişen ve dönüşen dünyada teknolojik ürünlerin “ekonomik sürdürülebilirliği” açısından faydalı olacaktır. Bununla birlikte elbette girişimcilerin gözlem yaparak mevcut durumda en temel ihtiyaçlar neler bunları tespit ederek bu ihtiyaçları gidermeye yönelik girişimlerde bulunmaları en kritik konulardandır.

Dernek olarak, yakın ve orta gelecekteki hedefleriniz neler?
Şu anda özellikle mevzuat değişiklikleri anlamında yoğun bir dönemdeyiz. Bu değişikliklerin amacına uygun ve ülkemiz girişimcilik ekosistemini geliştirmeye yönelik olarak en etkin şekilde olması amacıyla gerekli yönlendirmelerin yapılması yakın ve orta dönemde en temel hedeflerimiz arasında.

Bununla birlikte; teknoparkların niteliğinin ve performansının artırılmasına yönelik aktivitelere yoğun bir şekilde devam etmeyi planlıyoruz. Ayrıca, ülkemizin teknoloji tabanlı girişimcilik ekosisteminin analizi ve bu analize göre gelişim noktalarının tespiti için geniş katılımlı, yabancı uzmanların da yer alacağı ve dış kaynaklı bir proje geliştirilmesi planlanmaktadır.

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up