YÖN VEREN LİDERLER

Ekmeğini bilişimden kazanan herkesin derneğiyiz

0

BiTekDer Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dönmez: “BiTekDer olarak nihai amacımız; üyelerimizdeki bilişim ekosisteminin güçlenmesi ve Türkiye’deki bilişim sektörünün gelişmesi.”

Mustafa Bey sohbetimize sizi tanıyarak başlamak isteriz…
1975 doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Nazilli’de tamamladım. Bilgisayar mühendisliği o yıllarda en gözde bölümlerden birisiydi. Ben de Nazilli Anadolu Lisesi’nden sonra bilgisayar mühendisi veya elektronik mühendisi olmak istiyordum. Üniversite için Ege Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nü kazandım ve üniversite eğitimim için 1993’te ailemle birlikte İzmir’e taşındım. Mesleki kariyerime henüz üniversite 3. sınıftayken yarı zamanlı olarak Yaşar Holding’te Bilgi İşlem Departmanı’nda analist programcı olarak başladım. Burada hem şirketin kullanmakta olduğu yazılımların analiz ve geliştirmesinde görev aldım hem de kullanıcıların donanımlarının hazırlanması, teslim edilmesi, birinci seviyede problemlerinin çözülmesi gibi farklı konularda tecrübe sahibi oldum. Bir taraftan üniversitede son iki yıla devam ederken bir taraftan da Yaşar Holding’te deneyimlediğim profesyonel iş hayatı tecrübesi bana akademik hayata göre çok daha zevkli geldi. Sanıyorum 22 yaşında bir genç olarak, 7 yaşından itibaren sürekli okula gitmekten sıkılmışım. Çünkü bir an önce mezun olup çalışma hayatında bir şeyler yapmak istedim. İki yıl yarı zamanlı, yaklaşık 1,5 yıl da tam zamanlı çalışmanın ardından askerlik görevim için Yaşar Holding’ten ayrıldım. 2000 yılından beri çoğu beyaz yakalı bilişimci gibi ben de artık bir İstanbul sakiniyim. 2000 yılından itibaren de Türkiye’nin önde gelen kurumsal firmalarında profesyonel iş hayatımı sürdürmekteyim. 

Meslek hayatımda analist, programcı, proje yöneticisi, program yöneticisi, ekip lideri, müdür gibi çok farklı rollerde görevler aldım. Bununla birlikte, en çok teknoloji yönetişimi, farklı ölçeklerde proje ve program yönetimi, teknoloji risk yönetimi alanlarında tecrübeye sahibim. Son 10 yıldır bu konulardaki ekiplerin teknoloji liderliğini yapıyorum. Teknoloji proje ve program yönetimi konusunda PMP (Project Management Professional) ve Teknoloji Risk Yönetimi konusunda da CRISC (Certified in Risk and Information Systems Controls) sertifikalarına da sahibim.

Gerek mesleki tecrübem gerek sahip olduğum sertifikalar nedeniyle sahip olduğum birikimleri farklı meslektaşlarıma da aktarmaktan büyük keyif alıyorum. Bu tecrübe ve birikim aktarımını genellikle çalıştığım kurumlarda kurum içi eğitimler vererek, bazen de ulusal ve uluslararası kongrelerde sunumlar yaparak yapıyordum. Son yıllarda ise farklı sektör ve kurumlardan kişilerle de sivil toplum kuruluşu, dernek, profesyonel ağlarda bilgi alışverişi yapma isteğim artmaya başlamıştı. Bu dönemde yolum 2021’de Bilgi Teknolojileri Derneği (BiTekDer) ile kesişti. 2021’de BiTekDer’e üye olarak Yönetim Kurulu’na girdim. 2022 yılından itibaren ise BiTekDer’in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürütüyorum. 

BiTekDer’in hangi alanlarda faaliyet gösteriyor, ne tür çalışmalar yürütüyor?
Bilgi Teknolojileri Derneği veya daha çok bilinen kısa adıyla BiTekDer, 2020 yılının Eylül ayında kurulmuş olan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek. Bilişim sektörünün duayen isimlerinden Murat Göçe’nin başkanlığında ve tamamı bilgi teknolojileri alanında farklı firmalarda ve farklı görevlerde çalışan yaklaşık 20 kişilik bir gönüllü grubu tarafından kurulan derneğimize, ben de 2021 yılında Yönetim Kurulu Üyesi olarak katıldım. Bir yıla yakın süre Yönetim Kurulu Üyesi olarak dernek faaliyetlerine destek olduktan sonra geçtiğimiz sene iş yoğunluğu nedeniyle görevi bırakan Kurucu Başkanımız Murat Göçe’den bu görevi devraldım. Murat Bey’e de bu sene içinde “Onursal Başkan” plaketi ve ünvanı verdik, Yönetim Kurulumuz olarak halen kendisinin tecrübelerinden ve birikiminden faydalanmaya devam ediyoruz. 

Derneğimizin amacı; bilgi teknolojileri ile ilgili çalışan kişilerin kâr amacı gütmeyen bir organizasyon altında birbirine profesyonel olarak her anlamda destek olması. Üyelerimizin destek ve dayanışması sonucunda nihai amacımızın hem üyelerimizdeki bilişim ekosisteminin güçlenmesi hem de Türkiye’deki bilişim sektörünün gelişmesi olduğunu söyleyebilirim. BiTekDer “ekmeğini bilişimden kazanan” herkesin derneği olma hedefiyle yola çıkmış bir dernek. Derneğimize üye olmak oldukça kolay, web sitemiz olan www.bitekder.org.tr üzerinden üye başvurularını alıyoruz. Ayda iki kez toplanan Yönetim Kurulumuz başvuruları inceliyor ve üye profillerine bakıyor. Eğer başvuran üyemiz herhangi bir bilişim firmasında çalışıyorsa veya yaptığı görev bilişimle ilgili ise başvurusunu onaylıyoruz. 

BiTekDer ailesine katılmak için herhangi bir sektör, firma, görev, ünvan kısıtımız yok. Üye olmanın tek şartı, başvuran üyemizin “ekmeğini bilişimden kazanan” biri olması. Bilişim konusunda çalışan herkesin derneği olmayı istediğimiz için bu durum üye profiline de yansıyor. Bugün 400’ün üzerinde üyemiz var ve üyelerimiz arasında şirket sahibinden genel müdüre, bilgi işlem müdüründen yazılım geliştirme uzmanına, donanım satıcısından siber güvenlik uzmanına kadar bilişimle ilgili hemen her konuda yetkin ve tecrübeli arkadaşlarımız mevcut. Bu yüzden spesifik olarak yazılım, donanım, siber güvenlik, internet, yapay zeka gibi belli bir faaliyet alanımız yok. Bilgi teknolojileri veya bilişim ile ilgili her konuda görüş alışverişleri, toplantılar, eğitimler düzenleyebiliyoruz. 

Türkiye’nin teknoloji inovasyonundaki atılımlarını ve dijitalleşme yolculuğunu nasıl değerlendirirsiniz? Bu gelişmelerin ülke ekonomisine ve repütasyonuna katkıları hakkında neler söylersiniz?
Ülkemiz dijitalleşme konusunda ve teknoloji inovasyonu alanında başarılı örnekler sergiliyor. Geçmişteki sanayi devrimlerini zamanında yakalayamayan ve gelişmiş ülkelere göre oldukça görece geride kalan ülkemiz Endüstri 4.0’da, internet ve IoT konusunda ise gelişmiş ülkelere paralel şekilde fırsatları kucaklamaya başladı. Örneğin, bankacılık sektöründe bugün kullandığımız teknoloji ve uygulamalar dünyadaki ve Avrupa’daki örneklerinden geri kalır durumda değil, hatta pek çok gelişmiş ülkeden daha ileride. Savunma sanayiinde ve hizmet sektöründe de benzer şekilde Türkiye’de geliştirilen ve dünyaya ihraç edilen yazılımlar, hizmetler olduğunu takip edebiliyoruz. Türkiye’nin dijital dönüşüm konusunda genç nüfusundan kaynaklanan oldukça büyük bir avantajı var. Nüfusun büyük kısmı genç kuşak ve “dijital dünyanın içinde” doğuyorlar. 

Dijitalleşme yolculuğunda sektörümüzdeki tüm paydaşlar üzerine düşeni yapmaya gayret ediyorlar. Son 10 yıl içinde stratejik planlarında dijital dönüşüm, dijital transformasyon, dijitalleşme gibi farklı isimlerle de olsa bu konuya yer vermeyen kurumsal firma yok gibi. Devlet açısından bakarsak da benim çok başarılı bulduğum ve neredeyse tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının kullanıcısı olduğu e-Devlet uygulamasını örnek verebiliriz. Bugün e-Devlet üzerinden neredeyse tüm işlemlerimizi yapabilir durumdayız. Sahip olduğumuz konut, araç, cep telefonu hattı bilgilerini görebiliyoruz, vergi borçlarımızı sorgulayıp ödeyebiliyoruz, üye olduğumuz BiTekDer gibi dernekleri görebiliyoruz, nüfus ile ilgili işlemlerimizi yapabiliyoruz. Eskiden bunların hepsi için devlet dairelerine gidip bazı günler saatlerce sıra beklemek gerektiğini düşündüğümüzde Türkiye önemli bir değişimi başarıyla gerçekleştirdi. Ancak elbette yapılacak daha çok fazla şey var. Türkiye’nin bilişim alanında dünyada önde gelen ülkelerden biri olabilmesi için bilişim okuryazarlığını artırmamız gerekiyor. Burada da aklıma gelen ilk birkaç konu şöyle: Okullarımızda kodlama, bilişim ve siber güvenlik gibi eğitimleri küçük yaşlardan itibaren vermeliyiz. Ortaöğretim ve lise müfredatlarına bilişim ile ilgili zorunlu ve seçmeli dersler koymalıyız. Yetişmiş eleman ihtiyacını giderecek şekilde ücretsiz kurslar ve mesleki eğitimler düzenlemeliyiz. Üniversite, özel sektör, kamu ve sivil toplum kuruluşları arasındaki iletişim ve dayanışmayı artırmalıyız. 

İnovasyon ve Ar-Ge faaliyetleri için ülkemizde teknoparkların ve bilişim vadilerinin kurulduğunu ve buralardan çok başarılı start-up ve fintech firmalar çıktığını memnuniyetle görebiliyoruz. Bu alanda yatırımlar ve teşvikler devam etmeli. Zira bilgi teknolojileri konusunda ne kadar gelişirsek bu ülkemizin de çarpan etkisi ile o kadar gelişeceğini söylemek sanırım yanlış olmayacak. 

Teknolojiyle paralel olarak, siber saldırganlar da kendini geliştiren bir çizgide ilerliyor. Siber güvenlik sizce daha fazla gündeme alınması gereken bir aşamada mı artık? KOBİ ve büyük ölçekli şirketlerin bu konuya nasıl bir yaklaşımda olması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Siber güvenlik hem dünyada hem ülkemizde kurumsal firmaların risk yönetimi ve stratejik planlarında önde gelen ajanda maddelerinden biri. Dijitalleşmenin artması ve işlemlerin dijitale kayması neticesinde zaten böyle de olması gerekiyor. Ben mesleğe ilk başladığım yıllarda telefon bankacılığı, ATM gibi kanallar bankalarda “Alternatif Dağıtım Kanalları” diye adlandırılırdı. Yani bunlar banka şubelerine “alternatif” olarak işlem yapabileceğiniz yerlerdi. Günümüzde ise herhangi bir bankacılık işlemi yapmak istediğinizde şube artık “mecbur kalırsanız gitmeniz gereken bir yer” olarak görülüyor çünkü neredeyse tüm işlemleri artık yerinizden kalkmadan, mobil bankacılıktan saniyeler içinde yapabiliyorsunuz. Dijitalleşmenin bu ölçüde arttığı bir dünyada “siber güvenlik” artık “fiziksel güvenlik”ten daha önemli bir hal aldı. Bu yüzden elbette siber güvenlik daha fazla gündeme alınması gereken bir konu.

Siber güvenlik, basit tanımı ile elektronik ortamda yer alan verilerin ve bilgilerin korunmasıdır. Bilgi günümüzde en değerli varlık olarak görünmekte ve tüm cihazların bir şekilde internete bağlanması ile birlikte kullanmakta olduğumuz tüm elektronik sistemler kötü niyetli saldırılara karşı hedef haline geliyor. Kurumların gerekli önlemleri olarak sistemlerindeki verileri ve bilgileri siber saldırganlardan koruması gerekiyor. Aslında dijital dünyaya uzak olanların ve tamamen dijital sistemleri kullanmaktan imtina edenlerin temel tedirginlik noktasının siber güvenlik olduğunu söyleyebiliriz. Toplumumuzda bir kesim halen “cep telefonu ile parasal işlem yapmam”, “bilgilerim çalınabilir, kimlik numaramı internette girmem” gibi endişelere sahip. Yüksek montanlı dolandırıcılık haberlerinin medyada yer alması kendilerince bu endişeyi haklı gösteriyor. Oysa ki gerekli güvenlik önlemleri alındığında bu endişelere gerek yok. 

KOBİ’lerde ise bu farkındalık büyük ölçekli şirketlere göre daha düşük seviyede. Genellikle siber güvenlik konusu maliyet endişesi ile geri plana bırakılıyor ve yapılması gereken yatırımlar ertelenebiliyor. Oysa ki bu sadece bir teknoloji konusu değil, aynı zamanda kurumun itibarına, müşteri sadakatine ve piyasa değerine doğrudan etki edecek önemde bir konu. Bu yüzden siber güvenliğin hem büyük ölçekli şirketlerde hem KOBİ’lerde mutlaka çok disiplinli şekilde takip edilmesi ve bütçesinin ayrılması gerekiyor.

Teknoloji sektörünün sürdürülebilirlik ve çevresel etkileri konusundaki görüşleri neler?
Dünya genelinde sürdürülebilirlik kavramı her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Dünya nüfusunun artması, doğal kaynakların azalması, iklim krizleri ve global ısınma gibi konular nedeniyle geleceğimiz çok da parlak görünmüyor. Bu yüzden çevresel sürdürülebilirlik konusunda kafa yormak, yani Dünyamızdaki doğal kaynakların ve ekosistemlerin sınırlarını aşmadan gelecek nesillerin de ihtiyaçlarını karşılayabilmek için de neler yapılması gerektiğini düşünmek gerekiyor. 

Bu konu teknoloji sektörü tarafından farkında olunan ve üzerinde çalışılan bir konu. Günümüzde hem global hem yerel şirketlerimizin sürdürülebilirlik konusunda çalışmaları var. Geçtiğimiz sene gerçekleşen sektörün önemli buluşmalarından biri olan Bilişim Zirvesi – 2022 zirvesinin ana teması “Mottomuz: Sürdürülebilirlik” idi. Ben de bu zirveden sonra görüşlerimi bir makalede paylaşmıştım. Zirvede açılış konuşmasını yapan Murat Göçe’nin konuşmasından aldığım not şu şekildeydi: “Teknoloji artık günümüzün vazgeçilmez gerçeği. Sunduğu pek çok kolaylık ve pratiklik ile olmazsa olmazımız. Bununla birlikte teknoloji aynı zamanda dünyamızı da kirletiyor. Ancak dünyayı yine teknoloji kurtaracak. Tıpkı kendini ve içinde bulunduğu bataklığı sürekli temizleyen lotus çiçeği gibi…”

Teknolojide karbon ayak izini azaltma yönünde faaliyetler son yıllarda daha da arttı. Teknoloji sektörü mümkün olduğunca “enerji verimliliği olan” ürünleri üretme konusunda Ar-Ge faaliyetleri yürütüyor. Hepimizin evlerinde kullandığı dizüstü bilgisayar, televizyon, buzdolabı, çamaşır makinası, bulaşık makinası gibi beyaz eşyalarda, elektronik cihazlarda hatta kullandığımız aydınlatma sistemlerinde bile “enerji verimliliği yüksek” ve “enerji dostu” cihazları tercih etmemiz gerekiyor. Bunun yanı sıra, elektronik atıkların yönetimi de önemli bir konu. Kullanım ömrü dolan ve hurdaya ayrılacak olan cihazların çöpe atılmaması, uygun bir geri dönüşüm kutusuna teslim edilerek geri dönüşüme gönderilmesi gerekiyor. Bunun için pek çok büyükşehir belediyesinde, elektronik zincir marketlerinde veya konut sitelerinde uygun geri dönüşüm kutuları mevcut. 

Sürdürülebilirlik ve çevre konusuna teknolojinin katkısına sadece “donanım” olarak bakmamak lazım. Geliştirilen pek çok yazılım ve süreç çözümü de bu konuda çok değerli katkılar sağlıyor. Örneğin, bir kurum iş akış süreçlerini dijitalleştirerek ve kağıtsız hale getirerek yılda milyonlarca ağacı kesilmekten kurtarabiliyor. Yine benzer şekilde e-imza olarak üretilen dijital belgeler basılı kağıt yerine kabul edildiğinde pek çok süreç hem çok daha hızlı hem çok daha güvenli oluyor ve yine basılı kağıt yükü ve maliyetinden tasarruf sağlanıyor. Tamamen dijital dünyada dönen bir hayat gayet mümkün. 

Pek çok konuda olduğu gibi sürdürülebilirlik ve çevre konusunda da ekosistemdeki bireylerin ve kurumların bilgi edinmesi önemli. Çevre dostu ve sürdürülebilir yaşam tarzı hakkında verilen çeşitli eğitimlere katılmak veya bu konuyla ilgili Internet üzerinde yer alan pek çok ücretsiz kaynaktan da yararlanmak iyi bir başlangıç noktası olarak görünüyor. 

Özetle, teknoloji sektöründe sürdürülebilirlik ve çevresel etkileri konusunda bir farkındalık var ancak alınan aksiyonlar henüz beklenen seviyede değil. Önümüzdeki yıllarda bunun daha da artması ve öncelik alması gerekiyor görünüyor. BiTekDer olarak biz de bu konuya önümüzdeki dönemde gündemimizde daha fazla yer vereceğiz. 

BiTekDer olarak orta ve uzun vadede sektöre ve sektör çalışanlarına yönelik ne gibi çalışmalar yapmayı hedefliyorsunuz?
BiTekDer’in “üyelerin birbirine destek olması” olarak özetlenecek misyonunda bugüne kadar fena bir performans sergilemedik. Çok sayıda güzel örneklerimiz oldu; daha önce birbirini tanımayan, bizim derneğimizde tanışan iki kişiden iş arayışında olan bir üyemizin başka bir üyemizin yanında işe başlaması gibi. Bir konuda ürün arayışında olan üyelerimiz çok sayıda internet sitesinde araştırma yapmak yerine iletişim grubumuzda bu arayışını dile getirdiklerinde farklı üyelerimizden farklı deneyimler dinleyerek çok daha doğru ve hızlı kararlar alabiliyor. Bazı üyelerimiz sahip olduğu veya çalıştığı şirketlerin ürün ve hizmetlerini BiTekDer üyelerimize indirimli fiyatlar ile sunabiliyor. Özetle, hepimiz BiTekDer ailesinde birbirimizi destekliyoruz. 

Bununla birlikte, “BiTekDer ailesi dışında” özel sektör ve kamu ile olan iletişimimiz ilk 3 yıllık dönemde biraz kısıtlı kaldı. Elbette çok eski bir dernek değiliz, bunun da etkisi vardır ancak bundan sonraki dönemde orta vadede bu kasımızı güçlendirmek istiyoruz. Orta vadede BiTekDer’in kamuoyunda daha fazla tanınan, bilinen ve Türkiye’de bilişim dendiğinde akla gelen aktörlerden biri olmasını hedefliyoruz. Daha uzun vadede ise sektörde sözü geçen, belli konularda görüşüne müracaat edilen Türkiye’nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından biri olması hedefimiz var. Üye sayımız geçtiğimiz yıl 200-250 bandında iken şu anda 400-500 arasına geldi. Pazarlamacıların sevdiği hali ile bir yılda yaklaşık %100 büyüdük. Bu pozitif ivmeyi devam ettirirsek önümüzdeki 1-2 yıl içinde üye sayımızın 1.000’i geçmesini bekliyorum. Tamamı bilişim alanında çalışan, her yaş grubundan, farklı illerden ve firmalardan 1.000’den fazla bilişim profesyoneli bence çok değerli bir güç.

Bugüne kadar BiTekDer olarak, sektör dijital dönüşüm ve bilişim okuryazarlığının artırılması konusunda çalışmalar yürütebiliriz. Sektör çalışanları arasındaki dayanışmayı artırmak için çeşitli arama konferansları gerçekleştirip araştırma raporları yayımlayabiliriz. Hatta Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi gibi kamu kurumları ile iletişime geçerek ortak neler yapabileceğimizi değerlendirebiliriz. Üye sayımızın artması doğal olarak derneğimizin temsil gücünü de artıracak ve bugüne kadar yapmadığımız bazı aktivitelerimizi gelecek dönemde yapmak için bize cesaret verecek. 2020’de doğan, 2021’de emekleyen ve 2022’de yürümeye başlayan BiTekDer için bu yıldan sonra artık daha hızlı yürüme ve önümüzdeki yıllarda da koşma zamanı geldi.

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up