YÖN VEREN LİDERLER

İhracatı sürdürebilmek için dijitalleşmeye ağırlık vermeliyiz

0

TÜBİDER Bilişim Sektörü Derneği Başkanı Tuncay Işık: “Yeşil Mutabakat ile işletmelerin Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapması ek vergiler nedeniyle çok zor olacak. Bunların yapılması için ülkemizin dijitalleşmeyi acil olarak hayata geçirmesi gerekiyor.”

Tuncay Bey, okurlarımız için öncelikle sizi tanımak isteriz. Akademik ve profesyonel hayatınızdan biraz bahseder misiniz?
1989 yılında, üniversitede Ekonomi bölümü son sınıfındayken, mali müşavir olan ağabeyimin “bilgisayar diye bir şey var, bir süre sonra bizim işimize de girecek, bunu öğrenmen iyi olur” teşvikiyle Marmara Üniversitesi’nin bir kursuna katılarak oyun oynamak dışında bilgisayar ile tanıştım. O kadar iyi bir eğitim aldım ki hemen sonrasında bir yazılım şirketinde işe başladım. Dört yıla yakın kodlama yaptıktan sonra bendeki satıcı gücünü gören sevgili Sami Bugay sayesinde de işin satış kısmına geçtim. Sektörde bayi satıştan kurumsal satışa, mağazacılıktan e-ticarete hemen her alanda çalıştım.

Hemen devamında TÜBİDER’i de konuşalım. TÜBİDER, bilişim sektörünün gelişimine nasıl katkı sağlıyor? Sektördeki yenilikleri teşvik etmek için neler yapıyorsunuz?
TÜBİDER Bilişim Sektörü Derneği, 25 yıl önce bilişim sektörü firmalarının sektörün büyümesine katkı sağlamak için ortak hareket etmesi amacıyla kurulmuştur. 25 yıl önceyi düşünürseniz sektöre dair neredeyse hiçbir standart ve kanun olmadığını tahmin edebilirsiniz. Dernek olarak, 25 yılda sektörün gelişmesi için kamu kurumları, özel sektör, üniversiteler ve diğer STK’larla birlikte birçok çalışma yaptık. 

O günlerde olduğu gibi bugün de ülkemizin gelişmesinde bilişimin kurtarıcı rolünde olduğunu biliyoruz. Sloganımız: “Türkiye’nin geleceği bilişim ile kurulacak.” Bunu başaracak güç ve yeterliliğe sahip bir sektörüz. Artık herhangi bir sektörde bilişim olmadan hayatınızı devam ettirmeniz mümkün değil. Halen kullandığımız birçok cihaz aslında bir bilgisayar. Biz daha çok iletişim fonksiyonunu kullandığımız cihaza telefon, içerik seyrettiğimiz cihaza televizyon, bizi bir yerden bir yere götürene de araba diyoruz. Dolayısıyla herhangi bir sektör gelişecekse bunu bilişim olmadan başaramaz. Bunun yanında dünyaya entegre olmak için de işletmelerimizde mutlaka sayısal veri üretip doğru şekilde kullanmalı ve paylaşmalıyız. Yakın zamanda (2024 sonu gibi) kapımızı çalacak Yeşil Mutabakat ile karbon ayak izini doğru veremeyen bir işletmenin Avrupa Birliği ülkelerine ihracat yapması ek vergiler nedeniyle çok zor olacak. Tüm bunların yapılması için sayısal dönüşümün ilk şartı olan sayısallaşmayı (dijitalleşme) ülkemizin acil olarak hayata geçirmesi gerekiyor ve bu ancak bilişim sektörü üyelerimizin çalışmalarıyla olacaktır. 

Bilişim sektörünün son 10 yılını, özellikle de pandemi dönemi ve sonrasında Türkiye’deki gelişimini nasıl değerlendirirsiniz?
Son 10 yıl içerisinde Türkiye ve dünyada bilişim sektörü hızla büyüdü. Tüm dünyada özellikle mobil uygulamalar, oyun sektörü ve e-ticaret platformları ön plana çıktı. Bu büyüme, genç nüfusun teknolojiye olan ilgisi ve hızla dijitalleşen yaşam tarzı ile desteklendi. Pandemi, birçok sektörü olumsuz etkilese de bilişim sektörü için bir fırsat dönemi oldu. İşletmeler, çalışanlarını evden çalıştırma modeline geçirirken, eğitim kurumları uzaktan eğitime yönelerek dijital platformlara yatırım yapma gerekliliğini hissetti. Aynı dönemde sokağa çıkma kısıtlamaları e-ticaretin önemini daha da artırdı. Türkiye’de birçok yeni e-ticaret platformu kuruldu ve mevcut platformlar satış rekorları kırdı. Evden çalışma modelinin benimsenmesi, bulut teknolojilerine olan talebi artırdı. Türkiye’de birçok şirket, iş süreçlerini buluta taşıyarak daha esnek çalışma modellerine geçiş yaptı.

Dünyada yaşanan çip krizi sonucunda bazı donanım ürünlerinde olan temin sorunu, bilişim sektöründe dışa bağımlılığını azaltma hedefiyle “yerli ve milli” teknoloji üretimine ağırlık vermemiz gerektiğini daha net olarak fark etmemizi sağladı. Hem donanım hem de yazılım alanında birçok yerli ürün üretimi için start-uplar kuruldu. Özellikle finansal teknoloji, sağlık teknolojileri ve eğitim teknolojileri alanında birçok başarılı start-up projeleri hayata geçirildi. Tüm verilerin dijitalleşmesiyle beraber siber güvenlik, Türkiye için de önemli bir konu haline geldi. Özellikle kamu kurumları ve büyük şirketler, siber güvenlik konusunda yatırımlarını artırdı.

Sizce kuantum bilgisayarlar, kriptografi ve hesaplama alanlarında nasıl bir devrim yaratabilir ve bilişim sektörüne hangi güvenlik sorunlarını getirebilir?
Teknik bir insan olmadığım için bu soruya detaylı bir yanıt vermem pek mümkün değil ama her bilişim teknolojisi hem gücü hem de o gücü kontrol edebilme kabiliyetini de beraberinde getiriyor. Kuantum bilgisayarlar şu an oluşturulan şifreler için bir tehdit olsa bile yine kuantum bilgisayar kullanarak geliştirilecek şifre yapılarıyla önlem alınabilecektir. 

Kuantum bilgisayarların ortaya çıkması, yeni güvenlik standartlarının ve protokollerinin geliştirilmesini zorunlu kılacaktır. Bu, bilişim sektörü için hem bir fırsat hem de bir zorluk olabilir. Sonuç olarak, kuantum bilgisayarlar bilişim sektöründe hem büyük fırsatlar hem de önemli zorluklar yaratabilir. Ancak, bu teknolojinin tam olarak nasıl evrileceği ve etkilerinin ne olacağı bana göre henüz kesin değildir.

Yapay zeka ve otomasyon, dünya genelinde iş gücü pazarını sizce nasıl etkiliyor? Bu değişimlere uyum sağlamak için hangi politika ve eğitim önlemleri alınmalı?
Yapay zeka ve otomasyon tekrar eden işleri yapacağı için buradaki iş gücünün daha verimli kullanılması için yeniden eğitim ve mesleki eğitim programlarıyla, otomasyonun yerine getiremeyeceği daha karmaşık görevlere geçiş yapmaları sağlanmalıdır. Bu eğitimler gerçekleştirilebilirse daha verimli ve nitelikli ürün ve hizmet üretimi gerçekleşecektir. Bunu ancak yaşam boyu öğrenme programlarıyla hazırlayabiliriz. Ülke olarak yaşam boyu öğrenme programları oluşturmak için her sektörde sektörün STK’ları, üniversiteler, kamu ve özel işletmeler beraber çalışmalıdır. Bu bir geçiş dönemi, bunu yumuşatmak için devlet destekleri ile sosyal güvenlik ağları güçlendirilmelidir. Sonuç olarak, yapay zeka ve otomasyonun iş gücü piyasasına etkileri kaçınılmazdır. Ancak uygun politika ve eğitim önlemleriyle bu etkilerin olumsuz yanlarını azaltmak ve olumlu yanlarından en iyi şekilde yararlanmak mümkündür.

Sizce çoklu bulut, kurumların hangi ihtiyaçlarına yanıt veriyor
Çoklu bulut (multi-cloud) yaklaşımı, farklı bulut hizmet sağlayıcılarının servislerini bir arada kullanmayı ifade eder. Türkiye’de kurumların çoklu bulut yaklaşımını benimsemesinin ardında birçok sebep bulunmaktadır. Bunlar; veri kesintisini önlemek ve iş sürekliliği için riski dağıtmak, bazı hizmetlerde özelleşmiş hizmet sağlayıcılarla çalışarak esneklik sağlamak, maliyetleri optimize etmek, güvenlik ve uyumluluk için veriyi yerelleştirmek, kolay entegrasyon olarak sıralanabilir. Çoklu bulut yaklaşımı, Türkiye’deki kurumların farklı ihtiyaçlarına özelleştirilmiş, esnek ve maliyet-etkin çözümler sunar. Bu yaklaşım, kurumların dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırmasına ve rekabetçi kalmasına olanak tanır.

Türkiye’deki Endüstri 4.0 dönüşümleri hangi aşamada? Daha dijital ve sürdürülebilir bir bilişim ekosistemi için şirketlerin nasıl bir yaklaşımda olması gerekiyor?
Endüstri 4.0, dördüncü sanayi devrimini ifade eder ve akıllı üretim sistemleri, nesnelerin interneti (IoT), yapay zeka, büyük veri analizi, robotik ve otomasyon gibi teknolojik ilerlemelere dayanır. Türkiye’de Endüstri 4.0 dönüşümü, birçok ülkede olduğu gibi, her sektör ve her şirkette aşamalarda ilerlemektedir.

Türkiye’deki Endüstri 4.0 dönüşümünde henüz farkındalık aşamasını yeni yeni tamamlamaktadır. Birçok sektör yasal zorunluluklar, müşteri istekleri ve verimlilik ihtiyaçları için Endüstri 4.0 ile ilgili hazırlıklar yapmaya çalışmaktadır. Birçok sektördeki STK’lar ilgili sektöre dair yetenek geliştirme eğitimleri planlamaktadır. Burada her işletmenin aynı yerde olmadığını bilerek birkaç seviyede hizalama çalışmaları yapılması çok önemlidir. Konuya hakim olmayan bazı yöneticiler sadece bir yazılım alarak süreci tamamladıklarını düşünmektedir. Oysa bu tamamlanacak bir süreç değil bir dönüşümdür ve devam eder. Bu aşamada her sektörde ve her büyüklükte örnekler işletmeler oluşturmak ve onların deneyimlerini paylaşmalarını sağlamak henüz ne yapacağını bilmeyen işletmeler için çok iyi olacaktır. Ülkemizde “hekimden sorma çekenden sor” veya “eşekten düşenin halini eşekten düşen anlar” deriz. Tüm dünyanın ekonomik krizlerle boğuştuğu bu dönemde yeterli teşvik ve destekler olmazsa bu dönüşümün öz sermaye ile yapılmasının ne kadar zor olduğu da göz önünde tutulmalı ve değerlendirilmelidir.

Bilişim ekosisteminin sürdürülebilir olması için de yukarıda yazdıklarımla birlikte düşünmemiz gerekiyor. Bilişim sektörü olmadan işletmelerin dijitalleşmesi, dijitalleşme olmadan dijital dönüşüm veya yeşil dönüşümün gerçekleştirilmesi ve sonunda Endüstri 4.0 dönüşümünün tamamlanması mümkün olmayacaktır. Dönüşüm, sadece teknolojik ilerlemelerle sınırlı değildir. Şirketler çevresel, sosyal ve kurumsal sürdürülebilirlik prensiplerini de benimsemeli, çalışanların yeni teknolojilere ve iş süreçlerine adapte olmasını sağlamalıdır. Sonuç olarak, Türkiye’de Endüstri 4.0 dönüşümü hızla ilerlemekte olup, şirketlerin bu dönüşüme ayak uydurabilmesi için stratejik, teknolojik ve sürdürülebilir yaklaşımlar benimsemesi gerekmektedir.

TÜBİDER olarak gelecekteki hedefleriniz neler? Sektördeki gelişmeleri nasıl takip ederek ilerlemeyi planlıyorsunuz?
Bugünden 2500 yıl önce yaşayan Herakleitos, “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” demiş. Dünya her zaman değişmiştir ve değişmeye devam edecektir ama bugünlerde bu değişimin inanılmaz hızlarda olduğunu görüyoruz. Buna en iyi örnek yapay zeka aracı olan ChatGPT’nin 1 milyon kullanıcıya beş gün gibi kısa bir sürede ulaşmasıdır. Bizim de dernek olarak bu hızı yakalamamız lazım. Üyelerimizi ve tüm paydaşlarımızı bu yönde geliştirmek için çalışmalıyız. Yakın dönemde “TÜBİDER’den önümüzdeki 25 yılda neler bekliyorsunuz” sorusuyla çeşitli toplantılar yapacağız. Bilişim basınının, kamu kurumlarının, üniversite ve öğrencilerin, bilişim sektörünün diğer STK’larının, üyelerimizin ve eski yöneticilerimizin katılacağı ayrı ayrı toplantılar yaparak bu soruyu onlara soracağız ve gelen yanıtlarla derneğimizin gelecek hedef ve planlarını oluşturacağız. 

Yüce Önder Atatürk’ün “Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır.” sözünü şiar edinerek Türkiye’nin geleceğini bilişimle kurmak için var gücümüzle çalışacağız.

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up