DİJİTAL ŞİRKETLERPERAKENDE

Teknolojik dönüşüm üst yönetimden sahaya kadar tüm paydaşlarla inşa edilirse başarılı olur

0

Beymen Group Teknoloji ve Dijital Dönüşümden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Reha Emekli: “Bir IT yöneticisi olarak, tepe yönetimden sahaya kadar her yere ulaşmak ve değişimi yönetmek zorundasınız. Aksi durumda teknoloji ekiplerinin yaktığı meşale sadece cılız bir ateş olur ve bir süre sonra da söner.”

Hacettepe Üniversitesi Matematik bölümünden mezun olduktan sonra, çok uzun soluklu bir bankacılık sektörü tecrübesine başlayan Reha Emekli, toplam 35 yıl boyunca yazılım geliştirme, operasyon, iş geliştirme, data driven satış, hazine yatırım, portföy gibi pek çok alanda sorumluluk üstlendiği görevlerde bulundu. “Bunu her zaman bir şans olarak anlatırım çünkü ülkemizin en önemli 4 bankası olarak gösterebileceğim Vakıfbank, Akbank, Finansbank, Garanti Ödeme Sistemleri ve Garanti Teknoloji’de dönüşüm projelerine liderlik ettim.” diyen Emekli, bu projeleri bir bütün olarak oluşturmanın ve yürütmenin kendisine ve ekip arkadaşlarına büyük bir deneyim kazandırdığını dile getiriyor.

Yakın bir zamanda, Beymen Group’ta Teknoloji ve Dijital Dönüşümden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak yeni görevine başlayan Reha Emekli ile teknolojiyi, perakende sektörünün dinamiklerini ve geleceği konuştuğumuz keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik…

“Başarı; her bir ekip üyesi büyük resmin bir parçası olduğunda var olabilir”

Reha Emekli, 30 yılı aşkın görev süresiyle ülkemizin hem deneyimli hem de başarılı kadın CIO’larından… Bu uzun kariyer yolculuğunu dinleyerek sohbetimize başladık:

“Bankacılık sektöründe görev yaptığım dönemde teknolojiye ve insan kaynağına yapılan yatırımlar hem çalışma arkadaşlarım hem de bir yönetici olarak benim için, işimizi hep daha iyi yapma motivasyonumuzu artıran unsurlardı. Elbette teknolojiye ve kaynağa yapılan yatırım, müşteri bağlılığını da akabinde getiren önemli noktalar oldu. Diğer heyecan duyduğum ve bana çok şey katan nokta ise ödeme sistemleri idi. Çünkü ürettiğimiz teknolojik ürünlerin yurt dışına satışını yapabilmek oldukça büyük bir başarıydı. Ekip arkadaşlarım ile birlikte ürettiğimiz yazılımların yurt dışındaki bankalar ve telekom firmaları tarafından satın alınması ve kullanılması bugün halen en gurur duyduğum başarılarımız arasında yer alıyor. Dönüşüm projelerinin en zorlayıcı ama bir o kadar da geliştirici tarafı, teknolojideki gelişmeleri takip etmekten ve içgörü ile uygulamaktan geçer. Bunların en iyi örneği, kart dünyasında 1999’da başlayıp 6 ay içerisinde hayata geçirdiğimiz Bonus programıydı. Hiç unutmam; kendimizi müşteri yerine koyarak ilk chip’li kartları bastık. O chip’leri okuyan POS’larda uygulamaları yazdık. Müşterilerimizin kazandığı bonusları alışverişte kullandırdık. Avrupa’nın ilk temassız kartlarını basabildik. Halk otobüslerinde kullanımını gerçekleştirdik ve dünyada ilk kez müşterinin telefonunu değiştirmeden bridge SIM contacless ürününü geliştirerek NFC projesi hayata geçirdik. Ve bunu in-house olarak ortaya çıkardık.

Tüm bunları şu yüzden anlatma ihtiyacı hissediyorum: Teknolojideki değişimi ve gelişimi iyi takip edip, hissedip, onu müşterinizin merkezine koyduğunuzda, kurulumunuzdaki süreçleri iyileştirmeye, onu optimize etmek için kullanmaya odaklandığınızda hem iç paydaşlarınızın hem de dış paydaşlarınızın ihtiyacı olan veriye kolayca ulaşacağınız kararları alabiliyorsunuz. Ve o yapıları kurduğunuzda teknolojiyle bir bütün olarak sistemleri inşa ediyorsunuz.

Bir kurumda teknolojik dönüşümün konumlar, mevkiler üstü bir şekilde gerçekleşmesi gerekir. Uçtan uca, tepe yönetimden sahaya tüm alanlara ulaşmak ve değişimi yönetmek zorundasınız. Aksi durumda teknoloji ekiplerinin yaktığı meşale üst yönetim tarafından sahiplenilmeyebilir ve üst yönetimin desteğini almayan bir dönüşüm sadece cılız bir ateş olur ve bir süre sonra da söner. Profesyonel iş yaşamım bana başarının ancak ekip çalışmasıyla, kurumun ortak hedeflerini bir bütün olarak sahiplendiğimizde ve her bir ekip üyesi büyük resmin bir parçası olduğunda var olabileceğini öğretti.”

“İnternet, çağımızın ana iletişim omurgası”

Başarılarla geçen profesyonel hayatı ve tecrübelerine dayanarak, Reha Emekli’ye teknolojiyi nasıl tanımladığını sorduk. O günlerden bugüne Türkiye’nin teknoloji ve dijitalleşme serüvenini bir profesyonel olarak Emekli, şu sözlerle değerlendirdi:

“Dijitalleşmenin 2000’li yıllarda hızlanan ivmesi hemen her alanda büyük değişimler yarattı. Kurumsal yapılarda ise iş yapış biçimlerinde köklü değişimi beraberinde getirdi. Hatta değişim için kurumları zorladı. Bugün kaçınılmaz olarak gördüğümüz çalışma biçimleri, o yıllarda disruptive (yıkıcı) değişimler olarak anlatılırdı… Gerçekten de pek çok sektörde, o sektörü adeta baştan yaratan değişimler yaşandı. Örneğin, internet altyapısının bankalarda müşteri hizmetine sunulacağı ürünler geliştirilmeden ki bugün buna internet bankacılığı diyoruz; önce bir para transferi yapmak istediğinizde şubeye gitmek durumunda kalırdınız. Sınırlı sayıdaki ATM’lerde, sınırlı sayıda desteklenen fonksiyon sebebiyle yine şubeye gitmek zorunda kalırdınız. Müşteri kredi kartı başvurusu için fiziksel form doldurup onu şubeye bırakarak sürecin gerçekleşmesini beklerdi. Bugün bunlar çok uzak geliyor hepimize. Tüm işlerimizi mobil uygulama ucunda gerçekleştiriyoruz.

Perakende sektöründe en ufak mutfak ihtiyacımızdan giyeceğimiz kıyafetlerimize kadar teknoloji hayatımızın her alanına sirayet etmiş durumda. Tabii burada pandemiye de bir parantez açmamız lazım. Çok zor, olağanüstü bir dönemdi ama pandemi e-ticarete büyük ivme kazandırdı.

Bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde mesafelerin bir anlamının kalmadığı, en ücra köşede yaşanan hadiselerin ilgili taraflara ulaşmasının sadece iletişimin hızıyla ölçülür hale geldiği bir döneme girdik.

Türkiye E-Ticaret Ekosistemi Raporu’na göre e-ticaret sektörünün büyüklüğü 2022 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın yaklaşık yüzde 6’sına karşılık gelen 801 milyar TL’lik bir ekonomik büyüklüğe ulaşmış. Düşünün yaklaşık 568 bin iş yeri sanal dünyada satış imkanına kavuşmuş. Olağanüstü büyük bir potansiyelden bahsediyoruz.

Ben interneti, çağımızın ana iletişim omurgası olarak görüyorum. Öyle ki BTK üçüncü çeyrek verilerine göre, Türkiye’de mobil abone sayısı toplamda 90 milyonu geçerken sabit internet kullanıcıları arasında fiber abone sayısı da 5.5 milyona ulaşmış durumda.

2023 itibarıyla 8.1 milyar olan dünya nüfusunun 5.16 milyarının internet kullanıcısı olduğu biliniyor. Ülkemizde ise 71.38 milyon kullanıcı ile nüfusun yüzde 83.4’ünün internet kullanıcısı olduğunu göz önünde bulundurursak; bu oran dünya geneline bakıldığında ortalamanın bir hayli üzerinde. Türkiye sosyal medya kullanımında da dünya ortalamasının çok üzerinde. Dünya genelinde sosyal medya kullanıcılarının sayısı 4.76 milyar iken bu sayının nüfusa oranı %59.4. Türkiye’de ise aktif sosyal medya kullanıcıları 62.55 milyon kişiye ulaşmış. Bu rakamları şu nedenle belirtiyorum ve altını çiziyorum: Türkiye’deki internet ve güçlü sosyal medya kullanımı, tüm sektörlerin müşterileri ile iletişimini kuvvetlendirdiği ve artırdığı gibi, müşterilerin de çok farklı seçeneklerde ürünlere, hizmetlere ulaşabilmesini sağladı. Türkiye’de bir internet kullanıcısının internette geçirdiği 4 saat 26 dakikasını cep telefonu üzerinden internete bağlanarak geçirdiğini göz önünde bulundurursak, devasa bir potansiyel ve fırsat da tüm sektörlerin önünde duruyor diyebiliriz. Teknoloji de bir yandan aynı hızla ve potansiyelle büyüyor, gelişiyor. Yapısal değişiklikler karşımızda.

Örneğin, bulut bilişim. Bulut bilişim, işletmelerin verilerini depolaması, yönetmesi ve erişmesi için kritik bir teknoloji haline geldi. Bulut bilişim ile şirketler verimliliği artırmak, maliyetleri azaltmak ve güvenliği artırmak için dağıtılmış bilgi işlem kaynaklarının gücünden yararlanma imkanına sahip oldular. Hizmet Olarak Yazılım (SaaS), Hizmet Olarak Platform (PaaS) ve Hizmet Olarak Altyapı (IaaS) gibi bulut tabanlı uygulamalar ve hizmetler son yıllarda katlanarak büyümeye devam ediyor. Diğer yandan yapay zeka (AI) gündemimiz var. Hiç şüphe yok ki dijital dönüşümdeki en heyecan verici trendlerden biri yapay zeka. İşletmelerin görevleri otomatikleştirmesine, karar vermeyi iyileştirmesine ve müşteri deneyimini geliştirmesine yardımcı olduğunu söyleyebilirim.

Robotik süreçlere de bir başlık açmalıyız. Süreçleri otomasyona dönüştürmek, yüksek hacimli ve tekrarlanabilir görevleri ele alıp, teknolojiyi hızlı ve verimli kullanmayı mümkün kılıyor. Makine öğrenmesinin de işletme süreçlerini otomatikleştirdiğini ve pazardaki değişimlere uyum sağlamasına yardımcı olduğunu söyleyebiliriz.

Diğer yandan Nesnelerin İnterneti (IoT) de yaygınlaşıyor. Sensörler, giyilebilir cihazlar ve akıllı ev aletleri gibi IoT cihazları hem iş yaşamında hem de günlük yaşamımızda daha fazla yer almaya başladı.

Tüm bu anlattığım gelişmeler, Beymen Group olarak yürüttüğümüz teknoloji ve dijital dönüşüm projelerine yön veriyor. Bir örnek vermem gerekirse; mağazalarımızda uygulamaya başladığımız iklimlendirme süreçlerinde enerji tasarrufunu yapabilmek amaçlı pilot projelere IoT teknolojisini kullanarak başladık.”

“Her iki sektörün ortak dinamiğinde mükemmellik var”

Uzun süre bankacılık sektöründe görev aldıktan sonra perakende sektörüne geçen Emekli, iki sektör arasındaki dinamikleri ve farkları da paylaştı:

“Dışarıdan bakınca büyük bir değişim gibi görünse de aslında özünde, merkezinde müşterinin yer aldığı, insan hayatını kolaylaştırmaya ve süreçleri iyileştirmeye dönük bir yapıdan bahsediyoruz. Bankacılık ve perakendenin birbiriyle örtüşen pek çok tarafı var.

Perakende; satışa sunulan mal ve/veya hizmetlerin nihai tüketiciye pazarlama ve satışı ile ilgili faaliyetlerin bir bütünü. Diğer bir deyişle; perakendecilik, farklı işletmeler tarafından üretilen ürünler ile hizmeti nihai tüketicilere ulaştıran ve bu özellikleri nedeniyle müşteri ile doğrudan ilişki içerisinde olan bir sektör. Bu şekilde tarif ettiğimde biraz didaktik gibi görünse de özü oldukça detaylı ve heyecan verici bir yapıdan bahsediyoruz. Perakendede hem kendi üretim bandımızdaki ürünleri hem de üreticilerden, dünyaca ünlü markalardan aldığımız ürünleri online ve offline kanallar üzerinden tüketicilerimize ulaştırıyoruz. Her iki sektörün ortak dinamiğinde de mükemmellik var. Güvenilirlik, hızlı olmak, ulaşılabilirlik, teknolojik altyapı olmazsa olmaz. Müşteriyi merkezde tutarak müşteri deneyimini en üste taşımak, işlem güvenliği sağlamak, zamanın ruhunu okumak, ürün çeşitliliğini sağlamak ve memnuniyeti artırmak en önemli önceliğimizi oluşturuyor.”

“Teknolojik dönüşüm gibi görünse de aslında kültürümüzü ve iş süreçlerimizi dönüştürüyoruz”

Beymen’deki yolculuğuna geldiğimizde ise Reha Emekli, ne tür çalışmalara imza attıklarını ve başka hangi projeleri hayata geçireceklerini şu sözlerle anlattı:

“Beymen; Türkiye’de lüks modanın öncüsü, dünyaca ünlü lüks moda markalarının buluşma noktası konumunda. Beymen için dijital dönüşüm ve teknolojiye liderlik etmek her şeyden önce büyük bir gurur vesilesi. Bankacılık sektöründe edindiğim tüm deneyimleri burada müşteriye dokunan ve Beymen’i geleceğe taşıyacak pek çok projeyi eş zamanlı yürüterek sürdürme gayretindeyim. Çok değerli bir yönetim kadrosunun parçasıyım ve harika ekiplerle çalışıyorum.

Beymen’de göreve geldiğimde öncelikli olarak süreçlerimizi tekrar gözden geçirerek optimizasyon yapabileceğimiz akışları saptadık. Ardından yeni iş modellerine geçiş yolculuğumuzu başlattığımız BPM (Business Process Management) projesini devreye aldık. Şu anda tüm grup bünyesinde iş akışlarımızı as-is ve to-be süreçler açısından tanımlayarak, kurumsal hafızanın bir parçası olabilmeleri için çizimleri yapıyoruz ve dijital ortama aktarıyoruz.

Diğer yandan, tüm manuel süreçler için otomasyon geçişlerini yapmayı sürdürüyoruz. Müşterilerimiz için alışverişlerinde kasada beklemeden ödemelerini yapabilecekleri ortam ve teknolojileri geliştiriyoruz. Ayrıca kozmetik tarafında oldukça iyi geri dönüşler aldığımız sanal ‘üzerinde dene’ seçeneğini hayata geçirdik ve bu projenin beni çok heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Müşterilerimizin kozmetik ürünlerini satın almadan önce yüzlerinde nasıl göründüğünü masaüstü ve mobil üzerinde yüksek gerçeklikle denemelerini sağlıyoruz. Ayrıca ayakkabı için de benzer bir uygulamayı devreye aldık ve geliştirmeyi sürdürüyoruz.

Sürdürülebilirlik bir diğer önceliğimiz ve mağazalarımızda iklimlendirmede enerji tasarrufu sağlamak amacıyla IoT teknolojisini kullanmaya başlıyoruz. İleri analitik ekibimizle birlikte yoğun veri modelleme ile satış ekiplerimize CRM desteği sağlama, üretilen modelleri e-ticaret ve pazaryeri platformumuza entegre ederek müşterilerimize öneriler sunma süreçlerini de yürütüyoruz.

Yakın dönemde SAP ile büyük bir dönüşüm projesi de başlatacağız. Bu proje her ne kadar teknolojik bir dönüşüm gibi görünse de aslında bir kültür ve iş süreçlerimizin dönüşümü olacak. Bu yolculuk ile eş zamanlı olarak ERP altyapımızı bulut teknolojilerine taşımayı da başlatacağız.”

Perakende sektörü banka, lojistik, üretim ve daha birçok sektörle yakından çalışan bir endüstri. Yeni teknolojileri hızlıca benimseyen bir sektör olmasının nedenlerinden birinin bu olduğuna katılır mısınız?
Özünde insana dokunan bir alandan bahsediyorsak, o alanda teknolojiden bahsetmek zorundayız. Perakende, finans, üretim hangi sektör olursa olsun süreçlerimize teknolojinin getirdiği kolaylıkları, potansiyeli, gelecek yatırımını entegre etmek zorundayız. Ancak bu şekilde müşteri memnuniyetinin sürdürülebilirliğinden, fiyat avantajının dinamiklerinden bahsedebiliriz. Üreten, hizmet sağlayan, satan tüm iş alanları için teknolojiyi kullanması ve hatta insan hayatına fayda sağlayacak şekilde kullanması dünyanın geleceği açısından da büyük önem taşıyor.

“Üretken yapay zeka, müşteri destek sistemlerine ciddi bir avantaj sağlayacak”

Perakende sektöründe artık demirbaş olan teknolojiler ve orta vadede demirbaş haline gelecek olan teknolojileri de merak ediyoruz. Reha Emekli’nin yanıtı ise şöyle oldu:

“Dijital dönüşümün sürekli gelişimi, tüm sektörlerde etkili olduğu kadar perakende sektöründe de yenilikçi ve farklılaşmayı mecbur kılan değişimleri tetikledi. Son birkaç yıldır hayatımızda etkilerini çok daha fazla hissettiğimiz dijital verilerin kullanımı, otonom robotlar, büyük veri, sanal gerçeklik, nesnelerin interneti ve yapay zeka gibi dijital teknolojiler ve altyapılar, perakende markalarını çok daha yenilikçi süreçlerle buluşturdu ve uzun dönemde maliyet avantajını da beraberinde getirdi.

Bu teknolojiler sayesinde müşteri analizleri yaparak, alışveriş deneyimlerini iletişim stratejileriyle ile destekleyebildiğimiz bir ekosistem oluştu ve değişikliklere çok daha hızlı adapte olabilen, proaktif aksiyonlar alan, fayda yaratan uygulamalar da beraberinde hızla gelişti ve gelişmeyi sürdürüyor.

Beymen’de tüm bu teknolojileri kısa ve uzun vadeli içgörülerle deneyime entegre ediyoruz. Ekip arkadaşlarımla birlikte ileri analitik takımlar oluşturarak verinin derinlemesine incelenmesi, hızlı işlenerek değere dönmesi için büyük veri ve bulut altyapılarını kullanıyoruz. Müşterilerimize değer yaratan önerilerde bulunuyoruz. Örneğin, yapay zekaya dayalı sohbet robotları bizim de radarımızda. Öte yandan, üretken yapay zekayı müşteri destek sistemlerine entegre etmenin perakende sektörüne ciddi bir avantaj sağlayacağına da inanıyorum. AI destekli özelliklerin tümü, e-ticaret alanında perakende sektöründe çok önemli gelişim alanları yaratıyor ve yaratmaya da devam edecek kanaatindeyim.

Elbette perakende sektöründe çalışma arkadaşlarımızın varlığı, tecrübesi, sunduğu hizmetin en yüksek kalitesi ve bu kalitenin sürdürülebilirliği bizim için müşteri deneyiminin merkezini oluşturuyor. Teknolojiyi iş süreçlerimize entegre etmek insan kaynağı gücümüzü de daha efektif kullanabilmek için alanlar yaratıyor. Sadece siparişini takip etmek isteyen müşterimiz için teknoloji tabanlı çözüm mekanizmaları sağlıyoruz.

Akıllı sipariş yöntemleri, iade ve değişim hizmetleri, nakliye ayrıntılarının değişimi gibi süreçler için de ‘dayalı yapay zeka ortamı’ oldukça konforlu ve hızlı bir sistem sunuyor. Perakende sektörü için en son teknoloji olan üretken yapay zeka da gündemimizdeki ve radarımızdaki teknolojiler arasında yer alıyor. Halen deneme aşamasında olsa da ChatGPT’nin perakende işletmelerine rekabette büyük avantaj sağlayabileceği üzerindeki tartışmalar da sürüyor. İçerik üretiminden tasarrufa, satış artırmadan pazar araştırmasına kadar üretken yapay zekanın araçsal faydaları üzerine çalışmalarımız da mevcut.

Neticede müşteri deneyimi ve memnuniyetini uzun vadeli kılmak ve mutlu, sadık müşteriler ile işimizin sürdürülebilirliğini kılmak bizim en temel ihtiyacımız. Beymen’de koşulsuz müşteri memnuniyetini esas alıyoruz ve dolayısıyla olağanüstü bir müşteri hizmetleri deneyimi sunmak olmazsa olmazımız. Beklentilerin her zamankinden çok daha yüksek olduğu ve artmayı sürdürdüğü bir dönemde, satın alma kararını fiyat ya da ihtiyaçtan ziyade kurduğunuz bağ, sunduğunuz anlam ve sizinle kurulan etkileşim belirliyor. Biz de bu zincirin kusursuz yürüyebilmesi için teknolojik tüm gelişmeleri takip ediyor ve süreçlerimize entegre edip hızlı aksiyonlarla destekliyoruz.”

“En iyi dijital yetenekleri çekmek değil, sürekli gelişecekleri bir organizasyon yaratmak da çok önemli”

Reha Emekli ile sohbetimize kariyer odaklı bir soru ile devam ettik. Bir CIO olarak, dijital becerinin nasıl geliştiğini anlatan Emekli, bilginin yanında bir yaklaşım ortaya koyabilmek için nasıl bir bakış açısına ihtiyaç olduğunu şu cümlelerle paylaştı:

“Yaygın olarak kullanılan birçok ifade gibi, dijital dönüşüm de farklı insanlar için farklı şeyler ifade eden oldukça kapsamlı bir terime dönüştü. Aslında bu konunun özüne dönersek; dijital dönüşüm yalnızca kurumların rekabeti için değil, işin sürdürülebilirliği için de kritik öneme sahip. Dijital dönüşümü kültürel bir dönüşüm olarak ele almazsak ve liderler de kurumlarını ve bu dönüşümü belirli bir program etrafında hizalayamazlarsa başarıdan söz etmek o kadar da kolay olmuyor.

Dijital dönüşüm, ne açıdan bakarsak bakalım, normal bir iş süreci dönüşümünden oldukça farklı. Birincisi; iş dönüşümleri genellikle yeni bir davranış elde edildiğinde sona erer. Dijital dönüşümler ise bir kuruluşun sürekli gelişimi ve değişimini yeniden tasarlamak için uzun vadeli bir çaba gerektirir. Bunun sebebi de teknolojinin sürekli gelişimi ve değişimi tetikleyen tarafıdır. Hızlı hareket etmeyi, hızlı ve akıllı karar almayı ve çevik olmayı gerektirir.

Örneğin, yapay zekanın iş içgörüleri oluşturma ve karar verme mantığını sağlamadaki artan önemi göz önüne alındığında, herhangi bir dijital
dönüşüm aynı zamanda bir yapay zeka dönüşümü de gerektirir. Başarılı dijital dönüşümler şirketlerin dijitalin kullanımından çok dijitalleşmenin nasıl sağlandığına bağlıdır.

Yaygın olarak baktığımızda başarılı bir dijital dönüşümden bahsedebilmek için kültürel açıdan şu noktalara odaklanıldığını görüyoruz:

● Yetenek fabrikası yaratmak: Yalnızca en iyi dijital yetenekleri çekmek değil, aynı zamanda sürekli gelişecekleri bir organizasyon yaratmak da çok önemli. Bu, yeteneklere kariyer yolu seçenekleri sağlamak, en son teknoloji üzerinde çalışma fırsatları sunmak ve sürekli olarak pazarın değer verdiği becerileri geliştirmek anlamına gelir. Yetenekleri yalnızca becerilerini daha geniş çapta kullanılabilir hale getirmek için değil, aynı zamanda geliştiricilere öğrenmek ve büyümek için yeni fırsatlar sağlamak için geliştiricilerin işletme içinde sık sık rotasyona tabi tutulmasını sağlayan bir programların kurgulanması gerekir.

● Teknik becerilerin oluşturulması: Hızla değişen teknoloji ve kodlama teknikleriyle, teknoloji uzmanlarına becerilerini sürekli iyileştirmeleri ve genişletmeleri için zaman sağlamak çok önemli.

Bu noktada bir parantez açıp Beymen Group bünyesinde yürütülen genç yetenek programı ‘BC Young Talents’tan da bahsetmek isterim. İnsan Kaynakları, grubumuz bünyesinde yeni yetenek keşfi ve istihdam kanalları oluşturmak tam da bu anlattığım sebeplerle öncelikli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Beymen Group kültürü ile genç yetenekleri çekirdekten yetiştirme imkanı bulduğumuz BC Young Talents kapsamında aramıza her yıl potansiyeli yüksek genç yetenekleri de katıyoruz. Bizim ekibimizde de 6 ay staj, 6 ay proje deneyimi olmak üzere bir yıl süren bu program kapsamında oldukça yetenekli ve gelişime açık genç arkadaşlarımızla çalışmak hepimiz için ayrı bir gelişim alanı yaratıyor. Birbirimizden besleniyor ve onların bakış açılarından faydalanıyoruz.”

“Teknolojiyi, dünyanın daha iyi bir yer olabilmesi için kullanmalıyız”

Reha Emekli ile söyleşimizi, geleceği konuşarak tamamladık. Sözlerini, gelecekten beklentisini ve bir teknoloji lideri olarak neleri başarmak istediğini anlatarak noktalayan Emekli, şunları söyledi:

“Öncelikle şunu ifade etmek zorundayım: Gezegenimiz ve dünyamız başta iklim krizi olmak üzere pek çok krizi bir arada yaşadığımız oldukça zorlu bir süreçten geçiyor. Tüm kurumlar için işin ve başarının sürdürülebilirliğini sağlarken dünya için, insan için, doğa için fayda yaratan uygulamalar hayata geçirebilmek çok önemli. Teknolojinin hayatımızdaki etkisinin her geçen gün öncekine oranla çok daha fazla hissedildiği böyle bir ortamda teknolojinin dünyanın daha iyi bir yer olabilmesi için kullanımını çok önemsiyorum. Teknolojik değişimin sürekliliğine uyum gücü, zorluklara adaptasyon gücü oldukça yüksek.

Beymen Group’ta ekip arkadaşlarımla birlikte teknoloji alanında yaşanan yenilikleri gündemimizde tutarak sürdürülebilir projeler tasarlamak, yeni neslin ihtiyaç duyduğu yetenek programlarını onlara sunmak, değişime ayak uydurmak kadar değişime yön vermek ve tüm bunları yaparken müşterilerimize en mükemmel ve koşulsuz mutluluğu sağlayacak müşteri odaklı ürünler geliştirip süreçlerimize entegre etmek öncelikli hedeflerim arasında olmayı sürdürecek.”

“Turkcell Veri Merkezleri, oldukça stratejik ve kapsayıcı bir iş sahasında kalmamıza imkan tanıyor”
Başarının sürdürülebilirliği için bir kurumun en önemli kaslarından birini de kurulan iş birlikleri oluşturuyor. Beymen Group olarak, Turkcell ile kurduğumuz iş birliği neticesinde Türkiye’nin en büyük veri merkezlerinden birinden hizmet alıyoruz. Bu oldukça stratejik ve kapsayıcı bir iş sahasında kalmamıza da imkan tanıyor. Güvenirlik, bir diğer olmazsa olmazımız. Uluslararası sertifikalarla güvenliği sağlanmış Turkcell Veri Merkezleri ihtiyacımız olan uygun çözümleri bize sunmada oldukça hızlı aksiyon alabiliyor ve IT altyapımızın işletiminde bize konforlu bir alan sunuyorlar. Ayrıca mağazalarımızda iletişim ihtiyaçları için de Turkcell’in MPLS VPN hizmeti sayesinde uçtan uca güvenlik ağı ile yönetimi sürdürüyoruz.

Bulut çözümleri için Turkcell ile kurduğumuz iş birliklerini de ayrıca önemsiyorum ve gelecek açısından stratejik bir önem atfediyorum. Kurumlar veritabanlarına, yazılımlara ve donanımlara yoğun bir şekilde yatırım yapmak yerine, bilişim güçlerine internet üzerinden veya buluttan erişmeyi ve kullandıkça ödemeyi daha çok tercih eden bir yaklaşıma yöneliyorlar. Neticede bulut hizmetleri artık sunucular, depolama, veritabanları, ağ, yazılım, analitik ve iş zekasını içerse de bu anlattıklarımla sınırlı olmayan hatta sınırları zorlayan bir kapsama doğru evriliyor. Biz de Beymen Group olarak, Turkcell ile kurduğumuz iş birliği sayesinde bulut çözümlerini hayatımıza yüksek bir güçte katıyoruz.

Bulut bilişim, işletmelerin işlerinde BT çözümleri geliştirmesi, bu çözümleri yenilemesi ve desteklemesi için hız, ölçeklenebilirlik ve esneklik sağlıyor. Ülkemizdeki regülasyonların izin verdiği ölçüde yapacağımız tüm projelerde bulut kullanımı önceliklerimiz arasında yer alacak. Turkcell de şu ana kadar olduğu gibi önümüzdeki süreçlerde de bulut çözümleri için güçlü alternatiflerimiz arasında yer almayı sürdürecek.

Comments

Comments are closed.

Login/Sign up